16 Ocak 2011 Pazar

Sesini Bulmak


Yaşamın içinde yaşayan bilge bir varlık tanıdım, yıllar önce…Onu tanıdığımda ben bilgeliğin yaşama geçirilmiş bilgi olduğunu bilmiyordum henüz…Sadece hissettiğim, yaşamın gördüğümden öte görünmeyenleri olduğu, işittiklerimden öte sesler olduğu idi…hissettiğim daha fazlası olduğu idi… ben yaşamın içinde..., içimde hissettiğim tüm bu anlamlandıramadığım sorulara cevaplar arıyordum…ben kim olduğumu arıyordum, gerçekte olduğum şule’den daha öte olan gerçeğimi…Bu yüzden tanıdığım bilgenin de bilge olduğunu göremiyordum, kendimi yaşayan sıradan bir insan sandığım için, bilgenin de yaşayan sıradan bir insan olduğunu görebiliyordum sadece…

Bilge varlık bana arayışta olan bir başkasını gördüğü her seferinde “kendi sesini arıyor” derdi…ve ben durup düşünürdüm, kendi sesini aramak ne demek? Kendini arıyor demezdi, ruhunu arıyor demezdi, yüksek benliğini arıyor demezdi… “sesini arıyor” derdi… “Ses”… “Sesini aramak” ne demek, ben anlayamazdım…

Ve ben o zamanlarda kelimelerin sınırlı olduğunu bilmez, bütünlüğü ifade etmekte yetersiz olduğunu bilmezdim, bilginin sadece bilgi olduğunu hiç bilmezdim…Bana bilgiyle konuşan herkesi bu yüzden bilge sanırdım…bilginin sadece öğrenilen olduğunu, bilgeliğin ise yaşama geçirilmiş bilgi, deneyimlenmiş bilgi olduğunu, yaşamın içinde varlığın tüm düzeylerinden özümsenmiş olduğunu, ve bilge bir varlığın bilgiyi hiç aktarmasa da varoluşun, OL’uşunu olduğu gibi, basit, yalın, neyse o olarak ifade edebilen olduğunu…

ben kendimin bütünlüğüne ulaşıncaya kadar da bilge varlığın yaşamın içindeki akışına bakıp, benim bilgiyle ulaştıklarımın, onun doğal hali olmasına şaşırırdım…Ve o sanki bana bir düzeyden hatırlatmak ister gibi, aynı şeyi söyledi bana yıllarca… “sesini arıyor”Bilge varlık bana başını göstererek şöyle derdi “ben günün 2 saati burada yaşarım, yaşamımda gerekli olduğu kadar…” ve bilge varlık bana kalbini göstererek şöyle derdi “günün geriye kalan zamanında ise burada yaşarım” Söylemesine bile gerek de yoktu zaten, onu yaşarken görür izlerdim…gerçekten de öyleydi…ve ben onun insan maskesinin ardında yatan bilgeyi hala göremezdim…

Maskelerin ardında gizlenen bilgeleri görebilmem için, kendi maskelerimi atmam gerekti…kendi maskemin altında yatanı görebildiğimde, bilgeyi tanıdım…

İşte o zaman anladım “sesini aramanın” ne demek olduğunu…kendi sesimi bulduğumda…gerçek sesim olduğumda…

Bilge varlık…yaşayan üstad…neyse o olan…beni gerçek sesime götüren tüm hatırlatmaların için şükranlarımla…
varlığına duyduğum sonsuz aşk ve hayranlıkla…
sule devekaya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder