16 Ocak 2011 Pazar

Gerçek Nedir ?


Gerçek nedir? Ve neye göre gerçek?Tamamen inanca göre,tamamen algıya göre...sen neyi algılıyorsan o..neye inanıyorsan o...ve inançları neler oluşturuyor, bize öğretilmiş olan bir çok inanç kalıbı, öğreti...aslında bunlara düşünce biçimi diyelim. ve bu düşünce biçimleri bir çok yaşamdan uzanıp geliyor, çünkü toplumdan topluma, nesilden nesile devrediyor. ve biz hiç sorgulamadan bu düşünce biçimlerini alıyoruz, ve bunlarla da yaşam realitemizi yaratıyoruz. sonra farkına varmaya başlıyoruz, böyle olmamalı, bize gerçek olarak öğretilen şey gerçekten gerçek midir :))) ve yavaş yavaş bu sorgulamayla öğrendiğimiz düşünce kalıplarından özgürleşmeye başlıyoruz.
ve gerçek nedir? gerçek olarak algıladığımız bütünün sadece görünen bir parçasıdır. bütünün bir parçasına bakarsın, ve üstelik de ona edindiğin bir sürü inanç kalıbıyla bakarsın ve işte bu gerçek dersin,oysa ki gördüğün o tümlüğün içinde bir parçadır sadece.
ve zihin bu durumdan çok hoşlanır, zihin için bu çok besleyici bir durumdur. çünkü zihin bu doğru bu yanlış demeyi sever. çünkü zihin bu gerçek bu değil demeyi sever. zihin illa gözle görmek, elle tutmak, ölçmek ve biçmek ister, işaret bulmak, onaylanmak ister, bunları da bir dolu analizle bütünleştirmeyi sever. böylelikle ortaya bir sonuç çıkartacak ve işte gerçek budur diyecektir..ahh :) bu zihnin en sevdiği oyundur. ama gerçek bir elmasın bir çok fasetası gibidir. yani gerçek nedir, baktığında gördüğün şey ve daha fazlasıdır, daha fazlası...
ve burada işte çokboyutluluğa gireriz. bu insan zihni için meydan okuyucudur, çünkü insan zihni tek bir gerçekliğe odaklıdır, ancak ruh çokboyutludur. ve farkındalıkla gelen uyanış sürecinde zihin adım adım çokboyutluluğa açılırken bunu tüm kontrollerini yitiriyor olarak algılar. herşeyin kontrolden çıktığı ve eğer salıverirse, bu kontrolleri bırakıverirse kaybolup gideceğini algılar. bu genişleme aklın tüm sınırlarını zorlarken, ruhun kalpte hissedilen yumuşak, sessiz, gözyaşları içinde bırakan daveti o kadar sevgi doludur ki...işte bu noktada yapmak gereken en iyi şey, nefes almak ve anlamaya çalışmayı da bırakıvermektir. Çünkü bu da zihinden geliyor olacaktır, tüm çabalar zihinseldir, tanrısallık daima akıştır…

tek bir gerceklikte sıkışıp kalmadık hiçbir zaman, bu yasamda bir cok gerceklik potansiyeline sahibiz. simdiye kadar gercekligimiz olarak yasam realitemiz olanlar sadece ifade ettigimiz potansiyellerdir. ve ifade olmamış bir çok potansiyel de bizimle birliktedir. ve hepimiz için bu ifade olmamış potansiyellerin içinde paranın, sevginin, neşenin, ilişkilerin, huzurun, keyfin yani tam ve bütünlüğü içinde her şeyin bolluğunun olduğu bir potansiyel vardır. eğer o potansiyeli şu ana kadar ifade etmediysen, onun orada senin tarafından yaratılmış ve senin tarafından kullanılmak üzere beklediğini bil. hayal gücünle bu potansiyelin icine gir,onu hayal et, onun sana hissettirdiği hisleri... onunla nefes alın..ve onu nefesle yaşam realitenize solu...
bunu söyle yaparsın, simdi derin bir nefes al ve o potansiyele girelim, herseyin bolluguna sahipsin, sagligin tamamen yerinde, tüm ilişki sorunların çözülmüş, ve senin için yaşamını zorlaştıran ne varsa, tümü çözülmüş. Yaşamda derin bir nefes almak gibi, hisset…...paranın bolluğuna sahipsin, hisset, neler hissettiriyor...harika hissettirir hep bu potansiyel :) ve simdi onu nefesinle çek içine...hepimiz bu yaşamda her şeyin bolluğu ile yaşayacağımız o potansiyeli getirdik, bu bir başkasına ait değildir, o bizim potansiyelimizdir, o kryon’un anlattığı Wo meselindeki, Wo’nun kullanmadığı odalardaki yaşam nimetleridir. Şimdi kim olduğumuzu hatırladığımız bu muhteşem zamanlarda, o potansiyeli aktive edebiliriz.
O potansiyeli sadece bilincimizi ona genişleterek, potansiyelin içine hayal gücümüzle girerek, ve onun hissettirdiklerini hissederek yaparız, basitçe…
ve onu nefesimizle realitemize, şimdi’mize, yani şimdi an’ında deneyimleyen bilinç olan biz’im merkezimize getiririz, oyun alanımıza…
sonsuz sevgilerimle…
sule devekaya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder